göncü musa zeytun dostext görsel

Bir Türk genci olarak, ülkeme hizmet etmek istiyorum. Yurt dışından sürekli teklifler alıyorum; bazıları “Şirketi yurt dışına taşı” diyor. Ancak benim içimdeki ses ve kalbimin derinlikleri bana başka bir şey söylüyor: “Bu ülkeye borcum var.” Bu topraklarda doğdum, burada büyüdüm, çocukluğumun en güzel anılarını yaşadım. Başarı hikâyemi Türkiye’de yazma kararlılığındayım çünkü bu topraklar benim kimliğimi şekillendirdi ve beni ben yapan değerlerle dolu. Bir gün sosyal medyada dolaşırken karşıma çıkan bir fotoğraf dikkatimi çekti. Üzerinde “Türkiye bir makine mühendisini kaybetti, X ülkesi bir teknisyeni kazandı” yazıyordu. O gönderinin altına şu satırları yazdım: “Gittiğin yeri güzelleştir güzel insan. Sen gitmeyi tercih ettin, ben kalıp savaşmak zorundayım.” Bu sözlerim büyük ilgi gördü ve binlerce beğeni aldı; çünkü insanlar burada durup savaşı verdikçe ne kadar değerli bir şey yaptıklarının farkındaydılar. Çünkü buradayım ve bu ülkede hayal kurmaya devam ediyorum. Her geçen gün daha fazla çalışarak, daha fazla emek vererek kendi hayallerimi gerçekleştirmek için çabalıyorum.

Bu topraklarda çalışıp başarmanın tadı, başka hiçbir yerde bulunamaz; zira ihanet değil, fedakârlıkla büyüyen başarılar her zaman daha değerlidir ve bu değer, insan ruhunun derinliklerinde yankılanır. Başarıya giden yolda karşılaşılan zorluklar, birer basamak görevi görürken ruhumuzu besleyen birer motivasyon kaynağı haline gelir. İşte bu nedenle ben burada kalmayı seçtim; çünkü bu vatan benim, onun geleceği için mücadele etme arzusu içimde adeta alev alev yanıyor! Bir Türk genci olarak ülkeme hizmet etmek herkesin görevi. Bu toprakların bereketi ve tarihi mirasıyla dolu olan köklerime sımsıkı sarılarak, yarınlarımızı aydınlatacak hayallerimizi gerçeğe dönüştürmek için canla başla çalışacağım. Her nefesimde bu aziz vatanın sevgisi var; ona olan bağlılığım ve inancım beni asla vazgeçiremez!

Gelecek Nesillere İlham: Pes Etmeden İlerlemek

Genç girişimcilere iletmek istediğim tek bir mesaj var: “İlk şut gol olmayabilir. İlk top, kaleye girmeden önce direkten dönebilir; ancak unutmayın ki maç tam 90 dakika sürer ve bu süreçte pes etmek asla yok!” Hayallerinizden asla vazgeçmeyin, çünkü hayaller, sizin en değerli hazinenizdir. Zorluklar karşısında yılmak yerine, onları birer fırsat olarak görün ve cesaretle mücadele edin. Unutmayın ki her zorluk, sizi daha da güçlendirecek bir tecrübe haline dönüşebilir; bu nedenle her engeli aşmanın bir öğrenme süreci olduğunu kabullenin. Başarıya giden yolda karşınıza çıkan her engel, aslında sizleri daha dirençli ve kararlı bireyler haline getirecek. Üzerine koyarak ilerleyin; sürekli gelişmeye odaklanın ve yanlışlarınızdan ders alarak yolunuza devam edin. Her hata, sizi daha iyi bir versiyonunuza götüren önemli bir adım olabilir. Unutmayın ki her büyük başarı, birçok deneme ve yanılma sonucunda elde edilir; bu nedenle sabırlı olun ve azminizi kaybetmeyin!Başarının sırrı sadece çalışmak değil, aynı zamanda düşmekten korkmamaktır. Eğer düştüğünüzde yeniden kalkmayı başarabiliyorsanız, o zaman gerçek anlamda kazanmışsınız demektir! Hayatınız boyunca karşılaşacağınız tüm zorlukları göz önünde bulundurursanız, bunların sizi nasıl şekillendirdiğini anlayabilirsiniz. Her başarısızlık anı; belki de en değerli öğretmendir çünkü gelişim sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Kendinizi geliştirmek için attığınız her adımda cesur olun ve unutmayın ki yolculuğunuz boyunca öğrendikleriniz hayatınızı zenginleştiren unsurlar olacaktır. Hedeflerinize ulaşırken sabretmelisiniz; hedefe giden yolun bazen sarp virajlarla dolu olduğunu kabul edin ama bunları aştığınızda kazanacağınız deneyimler ile çok daha güçlü çıkacaksınız! Başarıya giden bu yolda yalnız olmadığınızı bilmeniz önemlidir; ilham aldığınız kişilerden destek alabilir veya kendi deneyimlerinizi paylaşarak başkalarına ilham verebilirsiniz. Bir Türk genci olarak, ülkeme hizmet etmek istiyorum ve bunu gerçekleştireceğim. Bu hikaye sadece sizin değil aynı zamanda çevrenizdeki herkesin ortak hikayesidir – unutmayın ki birlikte yürümek her zaman daha kolaydır!

Ve unutmayın ki: “Zaman nakittir.” Bu özlü ve derin anlamlı sözü, hayatımın her anında içselleştirmiş durumdayım. Günde sadece 3 saat uyumak zorundayım; çünkü gerçekleştirmek istediğim o kadar çok hayal ve hedef var ki, zaman benim için en değerli hazine! Her geçen gün, kendimi sürekli geliştirmek, bilgi dağarcığımı genişletmek ve ülkem için daha iyi projeler üretebilmek adına durmadan çalışıyorum. Zamanı verimli kullanmak, benim için bir yaşam felsefesi haline geldi. Hayallerimle dolu bir zihinle yola çıktım; her bir Türk genci olarak hayal kurmaya, üretmeye ve başarmaya devam edeceğiz. Geleceğimizin temellerini atmak için gereken azim ve kararlılığa sahibiz. Çünkü Türkiye’nin geleceği biziz! Bizler, bu ülkenin umut ışığıyız; her birimiz kendi potansiyelimizi keşfederek bireysel başarılarımızla topluma katkıda bulunabiliriz. İnanıyorum ki, birlikte hareket ettiğimizde engelleri aşabilir ve ulaşılması güç görünen hedeflere ulaşabiliriz. Hayallerimizin peşinden koşarken, yalnızca kendi geleceğimizi değil, aynı zamanda ülkemizin aydınlık yarınlarını inşa etmek için de mücadele etmeye devam edeceğiz! Bu yolda kararlılıkla ilerlerken birbirimize destek olmalı ve ortak hayallerimize ulaşmak için el birliğiyle çaba göstermeliyiz. Unutmayalım ki; birlikten kuvvet doğar!

Başarının Ardındaki Gerçek: Kırmızı Halı Değil, Kan ve Ter

Başarı, dışarıdan bakıldığında göz alıcı ve ışıltılı bir görüntü sunarken, aslında gerçekte bu görkemli tablonun ardında yorucu bir mücadele yatıyor. İnsanlar bazen bana “Senin yolun açıkmış, kırmızı halılar serilmiş gibi,” dediklerinde, bu ifadelerin ardındaki yüzeyselliği görmekte zorlanıyorum. Bir Türk genci olarak ülkeme hizmet etmek istiyorum. Oysa ki gerçek şu ki; o muhteşem kırmızı halılar, benim tırnaklarımdan ve parmaklarımdan damlayan kanlarla boyandı. Herbir başarı hikayesinin arkasında yatan sıkıntı ve acıları görmeden sadece parıltıya odaklanmak yanıltıcıdır. Ben bu noktaya gelirken hayallerimi gerçekleştirmek için geceleri uykusuz kaldım, zorluklarla dolu yolları aşarak ilerledim ve tırnaklarımla kazıyarak yolumu açtım. Bu süreçte karşılaştığım engeller beni sıklıkla sınadı; ancak her seferinde daha da güçlenerek geri döndüm. Başarının ne denli değerli olduğunu anlamak için gerçekten çaba sarf etmek gerektiğini biliyorum ve bu nedenle her bir adımımı büyük bir tutku ile atmaya devam ediyorum.

Bu mücadele yalnızca fiziksel zorluklarla sınırlı kalmadı; aynı zamanda derin psikolojik baskılarla da dolup taştı. Bazen maddi sıkıntılarla boğuşmak zorunda kaldım, bazen de insanların umursamaz ve kayıtsız bakışlarına maruz kalarak içimde bir sarsıntı hissettim. Ancak, tüm bu olumsuzluklara rağmen asla vazgeçmedim. Dostext’i hayata geçirirken birçok engelle karşılaştım; her bir zorluğun üstesinden gelmek için kararlılıkla mücadele ettim. Araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) çalışmalarını sürdürebilmek adına gerektiğinde geceleri gözlerimi uykuya kapatmadan çalıştım; sabahın ilk ışıklarında bile ekibimle verimli toplantılar gerçekleştirdim. Yatırımcı bulmak ise hiç kolay olmadı; projeyi anlatırken bile çoğu insanın gözlerinde beliren o umutsuz “Bu iş olmaz” ifadesine rağmen pes etmedim. Çünkü bu sadece bir iş değil, benim için derin bir hayat amacıdır. Her zorluk, beni daha da güçlendirdi ve bu süreçte öğrendiklerim beni hedefime daha da yaklaştırdı. Hayallerimin peşinden koşarken yaşadığım her anın kıymetini biliyorum; çünkü bu yolculuk bana sadece profesyonel değil, aynı zamanda kişisel olarak da büyümemi sağladı.

Ben Adana Kiremithane’nin sokaklarında büyüdüm. Bu sokaklar, çocukluğuma ev sahipliği yapan, her köşesinde hayallerin ve umutların saklı olduğu bir dünyayı barındırıyordu. Ancak o mahalledeki çocukların umutları ve hayalleri genellikle sınırlıydı; dışarıdaki büyük dünyadan uzak, kendi küçük hayatlarının sınırları içerisinde sıkışmış gibiydiler. Onlara hep şunu söyledim: “Hayatınızda bir kırılma noktası yaratın, o kırılma noktası sizi yukarı taşısın.” Bu sözler, belki de birçoklarının gözünde sadece birer motivasyon kaynağıydı; ama benim için bu cümleler, yaşamımda bir dönüm noktasının habercisi oldu. İşte benim kırılma noktam, lise yıllarında katıldığım TÜBİTAK yarışmasında elde ettiğim başarıydı. Bu kazanım bana sadece bir ödül değil, aynı zamanda yeni fırsatların kapısını aralayan anahtar gibi geldi. O kapıyı ardına kadar açmak için elimden geleni yaptım; geceleri çalışarak, projelerimi geliştirerek ve tüm potansiyelimi ortaya koyarak ilerlemeye çabaladım. Her an mücadele ettim çünkü biliyordum ki bu yolculuk beni daha yüksek hedeflere götürebilir ve umutsuzca bakılan hayallerime ulaşmamı sağlayabilirdi.

göncü musa küçük

Girişimcilikte Başarı ve Başarısızlık: İkisi de Yolun Parçası

Girişimcilik, gerçekten de kolay bir yolculuk değil. Bu yolda başarıya ulaşabilmek için sayısız başarısızlıkla yüzleşmeyi kabullenmek gerekiyor. İlk denemede başarı bekleyenler genellikle hayal kırıklığına uğrayarak umutsuzluğa kapılırlar; oysa ki gerçek girişimciler, bu tür engellerin sadece birer öğrenme fırsatı olduğunu bilirler. Ben de ilk projelerimde birçok kez duvara çarptım, düşüp kalktım. Ancak asla yılmadım ve her seferinde daha güçlü bir şekilde geri döndüm. İlk şutum gol olmadı, hatta ikinci ve üçüncü denemelerim de sonuçsuz kaldı; fakat bu süreçte pes etmek yerine, öğrendiğim derslerle ilerlemeye devam ettim. Unutulmamalıdır ki hayat bir maçtır ve ben sahada kalmaya kararlıyım; her yeni deneme benim için yeni bir oyun anlamına geliyor ve bu mücadeleye olan tutkum beni daha da ileriye taşıyor.

Girişimcilik ekosisteminde hayal kurmak elbette önemlidir, ancak bu hayali gerçeğe dönüştürmek için sadece düşüncelerinizi serbest bırakmak yeterli değildir. Hayallerinizi gerçekleştirmek adına yılmadan çalışmak, kararlılıkla gayret göstermek ve en önemlisi doğru insanlarla birlikte yola çıkmak büyük bir gerekliliktir. Hedefe odaklanmak da bu yolculukta kritik bir rol oynar; zira hedefleriniz net değilse, ilerlemeniz de zorlaşır.İyi bir ekibiniz yoksa, ne kadar yenilikçi ve güçlü bir fikriniz olursa olsun, başarının kapısını açmanız oldukça güçtür. İlk başlarda benim de ekip kurma konusunda ciddi zorluklarım oldu. Aynı hedefe inanan ve aynı hayali paylaşan insanlarla bir araya gelmek hiç de kolay değildi; yer yer umutsuzluğa düştüğüm anlar bile oldu. Ancak zamanla doğru insanları bulduğumda, her şey çok daha anlamlı hale geldi. O bireyler sadece fikirlerimi desteklemekle kalmadı; aynı zamanda bana ilham verdiler, cesaret aşıladılar ve birlikte daha büyük hedeflere ulaşmamızı sağladılar. İşte o zaman anladım ki girişimcilikte başarıya giden yol, yalnızca iyi fikirlerden değil; aynı zamanda bu fikirleri hayat geçirecek olan tutkulu ve uyumlu bir ekipten geçiyor.

Dostext: Sağır Bireylere Umut Işığı

Dostext projesini hayata geçirirken, içimde taşıdığım en büyük tutku ve amacım, sağır bireylerin iletişimde yaşadıkları engelleri tamamen ortadan kaldırmaktı. Bu amaç doğrultusunda yola çıktım; çünkü sağır bireyler, toplumsal hayatta en temel haklarından biri olan iletişim hakkından mahrum kalıyorlar. Bu durum ise onların topluma entegrasyonunu ciddi şekilde engelliyor ve yaşamlarının birçok alanında izole olmalarına neden oluyor. İletişim hakkı, bir insanın varoluş hakkı kadar kıymetli ve vazgeçilmezdir; zira insanın düşüncelerini paylaşabilmesi, duygularını ifade edebilmesi ve sosyal ilişkiler kurabilmesi için iletişim elzemdir. Aynı zamanda bu hak, bireylerin kendilerini ifade etme biçimlerini şekillendirir, toplumsal rollerini belirler ve kendi kimliklerini bulmalarına yardımcı olur. Bir Türk genci olarak, ülkeme hizmet etmek istiyorum. Dolayısıyla bu projeyle sağır bireylerin seslerini duyurmak, hayatlarına dokunmak ve onları daha görünür kılmak için önemli bir adım atmayı hedefliyorum.

Dostext sayesinde artık sağır bireyler, bir restoranda oturup yemek siparişi verirken ya da toplu taşıma araçlarını kullanırken karşılaştıkları zorlukları geride bırakarak günlük yaşamlarını çok daha kolay ve keyifli bir hale getirecekler. Bu yenilikçi uygulama, sesli iletişimi anında yazılı metne veya işaret diline çevirme yeteneği ile donatılmış olup, yalnızca sağır bireyler için değil, toplumun her kesimine hitap eden kapsamlı ve etkili bir çözüm sunuyor. Dostext ile birlikte herkesin birbirini daha iyi anlayabildiği, empati ve iletişimin ön planda olduğu bir ortam yaratılmakta. Bu projeyle hedeflediğimiz şey, toplumda daha geniş bir kapsayıcılık sağlamaktır; yani işitme engelli bireylerin yanı sıra işitme engeli olmayan bireylerin de bu uygulamadan faydalanabilmesi için köprüler inşa etmektedir. Toplumsal bütünleşmeyi artıran bu çözümle sadece sağır bireylere değil; aynı zamanda işitme engeli olmayan insanlara da önemli avantajlar sunarak iletişimi güçlendirmeyi amaçlıyoruz. Dostext’in sunduğu bu imkânlarla birlikte herkesin sesinin duyulmasını sağlayarak daha adil ve eşitlikçi bir toplum inşa etmeye katkıda bulunmayı arzuluyoruz. Böylece her bireyin kendini ifade edebilmesi, fikirlerini paylaşabilmesi ve sosyal hayata aktif olarak katılabilmesi mümkün hale gelecek. Bu çeşitlilik içinde farklılıklarımızı kutlayarak toplumsal dayanışmayı pekiştirmek istiyoruz; çünkü hepimiz birbirimize bağlıyız ve gerçek anlamda kapsayıcı bir dünya ancak birlikte hareket ettiğimizde var olabilecektir.

Ben bu projeyi anlatırken, bana sürekli olarak sorulan bir soru var: “Bu işten ne kadar kazanacaksın?” Bu soru, maddi kazanç peşinde koşan bir toplumda oldukça yaygın bir merak ifadesi. Ancak kazanç meselesine daha derinlemesine bakıldığında, yalnızca paranın ve maddi değerlerin ötesine geçmek gerektiği gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Gerçek kazanç, bir insanın hayatına dokunabilmekte, onların yaşamlarını güzelleştirebilmekte ve bir engeli ortadan kaldırarak sosyal fayda yaratabilmektir. Bu proje, yalnızca Türkiye için değil; tüm dünya için evrensel bir umut ışığı olma potansiyeline sahip. Bir Türk genci olarak, ülkeme hizmet etmek istiyorum. Sağır bireylerin toplumla bütünleşmesini sağlamak ve onlara yalnız olmadıklarını hissettirmek, en büyük kazancımızdır. Çünkü bu tür sosyal projeler aracılığıyla toplumsal farkındalık artar; insanların eşit haklara sahip olması gerektiği gerçeği daha da güçlenir. Birbirimize duyduğumuz empatiyi artırmak ve engellerin üstesinden gelirken onlara destek olmak ise insani duygularımızın en derin noktalarına ulaşmamıza vesile olur. Ayrıca bu süreçte sadece bireyler değil; aileler, topluluklar ve tüm toplum da bu dönüşümden etkilenir. Her adımda biraz daha kapsayıcı bir dünya yaratma çabamız sayesinde, herkesin potansiyelini gerçekleştirmesi için fırsatlar sunmuş oluruz. Böylece hem bireylerin hem de toplumsal yapının kaderini olumlu yönde değiştirme gücüne sahip oluruz. Bu proje ile birlikte atılan her adım, hepimiz için değerli bir kazanım olacaktır; çünkü her insanın yaşama hakkı vardır ve herkes bu dünyada eşit muamele görmeyi hak eder.

Yatırımcıya Mesaj: Gelin, Birlikte Başaralım

Yatırımcıların büyük bir kısmı, bu projeye destek vermeden önce her zaman aynı soruyu sormakta: “Bu pastadan ne kadar pay alacağız?” Bu sorunun ardında yatan kaygıyı derinden anlıyorum, çünkü geleneksel yatırım anlayışında mevcut kaynakların paylaşımı ön plandadır ve herkes kendi payını en üst düzeye çıkarmak için çaba sarf eder. Ancak ben onlara her zaman şunu yanıtlıyorum: “Biz, mevcut bir pastadan pay almıyoruz. Biz, tamamen yeni bir pasta yaratıyoruz.” Burada kastettiğim şey, sadece var olan kaynakları bölüşmek yerine, daha önce hiç dokunulmamış bir topluluğa ulaşarak onlara yeni fırsatlar sunmaktır. Dostext ile aslında sağır bireylere yönelik hizmetler sunarak, onların sesini duyurmayı ve toplumsal hayatta daha etkin bir yer edinmelerini sağlamayı hedefliyoruz. Bir Türk genci olarak, ülkeme hizmet etmek istiyorum. Bu projenin amacı yalnızca ekonomik kazanç sağlamak değil; aynı zamanda sosyal adaletin ve eşit fırsatların önünü açmak için bir köprü oluşturmaktır. Herkesin katkıda bulunabileceği bu yeni pastada herkes kazanacak!

Dünya genelinde yapılan tahminlere göre, yaklaşık 500 milyon sağır birey bulunuyor ve eğer bu bireylerin topluma entegrasyonu sağlanabilirse, bu gerçekten de devrim niteliğinde bir gelişme olacaktır. Bu sayıda yalnızca istatistiksel bir veri değil, aynı zamanda her biri kendi hikayesine, hayallerine ve potansiyeline sahip olan gerçek insanları temsil eden bir gerçektir. Onların seslerini duyurmak, hayatlarını zenginleştirmek ve eşit fırsatlar sunmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Bu pastayı biz yaratıyoruz; yani toplumsal değişimin bir parçası olma sorumluluğunu üstleniyoruz. Pastanın büyüklüğü tamamen bizim vizyonumuza bağlı; hayal gücümüzü kullanarak sınırlarımızı zorlayabiliriz. Her yeni adımda daha geniş kitlelere ulaşma potansiyelini göz önünde bulundurursak, hayallerimizi gerçeğe dönüştürmek için gereken cesareti bulmalıyız. Unutmayalım ki değişim bazen cesur adımlar atmayı gerektirir. Sağır bireylerin toplumda daha görünür hale gelmesi için sadece onların değil, tüm toplumun farkındalığını artırmalıyız. Hep birlikte özgürlük ve eşitlik mücadelesini vererek sesimizi yükseltebiliriz; her bireyin yaşam kalitesini artırmak adına atılan her adım son derece değerlidir. Eğer hepimiz bu konuda kararlı olursak, engelleri aşabilir ve herkesin hak ettiği fırsatları elde etmesine yardımcı olabiliriz.

Yatırımcılar genellikle kısa vadeli kazanç odaklı düşünürken, bizim projemizdeki esas amaç ve hedefler çok daha derin ve anlamlı bir sosyal dönüşüm sağlamaktır. Bu nedenle, kısa vadeli düşünen yatırımcılarla aynı yolda yürüyemiyoruz; çünkü biz sadece anlık kazançlar peşinde koşan bir yaklaşımı benimsemiyoruz. Bizim yol arkadaşlarımız, toplumun refahını artırmaya inanan, insanlığa fayda sağlamayı ilke edinen ve sürdürülebilir başarıyı hedefleyen vizyoner kişiler olmalıdır. Uzun vadeli düşünme kapasitesine sahip olan bu bireylerle birlikte, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal açıdan da kalıcı etkiler yaratmayı amaçlıyoruz. Bu tür bir işbirliği, projelerimizin temellerini güçlendirir ve bize gerçek anlamda dönüştürücü etkilere ulaşma yolunda cesur adımlar atma fırsatı sunar.

Türkiye’de Kalarak Başarmak: Bir Davaya İnanmak

Bugün birçok genç, yurt dışında daha iyi şartlarda çalışmak için ülkeyi terk ediyor. Bu durumu anlıyorum; zira orada sunulan imkanlar ve yaşam koşulları gerçekten oldukça cazip. Ancak ben, tüm kalbimle burada kalmayı seçiyorum. Türkiye’de doğdum, burada büyüdüm ve bu güzel ülkenin bana kattıklarıyla hayallerimi gerçekleştirmek istiyorum. Türkiye’nin zengin kültürü, sıcak insan ilişkileri ve eşsiz doğası benim için vazgeçilmez birer değer. Geçmişten günümüze sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış bu toprakların sunduğu deneyimler, bana hem kişisel hem de profesyonel anlamda büyüme fırsatları sağladı. Her köşesinde farklı bir hikaye barındıran şehirlerimizde dolaşmak, geleneklerimizi yaşatmak ve geleceği inşa etmek adına el birliğiyle çalışmak istiyorum. Burada kalmanın zorluklarına rağmen, memleketimin sunduğu potansiyeli görmek beni her daim heyecanlandırıyor. Ülkemizin gelişimine katkıda bulunarak sadece kendi hayallerimi değil, aynı zamanda diğer gençlerin de hayallerini gerçekleştirmelerine yardımcı olmayı arzuluyorum. Gözlerimdeki umutla Türkiye’yi daha aydınlık yarınlara taşımak için mücadele etmeye kararlıyım; çünkü burası benim evim ve buranın geleceği benim ellerimde şekillenecek!

Bir gün sosyal medyada bir görsel gördüm: “Türkiye bir makine mühendisini kaybetti, X ülkesi bir teknisyeni kazandı.” Altına şunu yazdım: “Gittiğin yeri güzelleştir güzel insan. Sen gitmeyi tercih ettin, ben kalıp savaşmak zorundayım. Çünkü bu vatan benim.”

Bu mesajım, yüz binlerce kişi tarafından paylaşıldı ve yankı buldu; çünkü ben buradayım ve bu noktada asla vazgeçmeyeceğim. Türk gençliği olarak, ülkemizin zengin kültürel değerlerini sahiplenmek ve bu değerler etrafında kenetlenerek bir birlik oluşturmak bizim en önemli görevimizdir. Kendi toprağımızda, kendi kültürümüzle beslenen başarı hikâyeleri yazmak zorundayız; bu hikâyeler, sadece geçmişin değil, aynı zamanda geleceğimizin de temellerini atar. Bu topraklarda yeşeren umutlarımızı filizlendirmek ve geleceğimizi inşa etmek için sadece gitmekle kalmamalı, aynı zamanda burada kalıp mücadele etmeliyiz. Ülkemizin geleceği için elimizi taşın altına koymak, zorluklara karşı dimdik durmak ve birlikte yükselmek bizim sorumluluğumuzdur. Unutmayalım ki her birimizin katkısı, büyük değişimlerin başlangıcını oluşturur; dolayısıyla bizler birlikte hareket etmeli ve sesimizi daha gür çıkarmalıyız! Sadece hayal kurmakla kalmayıp o hayalleri gerçeğe dönüştürme azmiyle dolmalıyız; çünkü biz gençler, yarının mimarlarıyız!

Pes Etmek Yok!

Genç girişimci arkadaşlarıma şunu söylemek istiyorum: “Maç 90 dakika ve ilk şut gol olmayabilir. Hatta bazen top direkten döner. Ama mücadeleye devam etmek zorundasınız.” Başarısızlık, hayatın sunduğu zorlu sınavlardan biri olarak karşımıza çıkabilir; ancak unutulmamalıdır ki bu, asla bir son değil, aksine heyecan verici ve umut dolu bir yeni başlangıçtır. Yeter ki pes etmeyin! Bu süreçte birbirinize destek olmayı ihmal etmeyin; ekip ruhunu kaybetmemek, birlikte dayanışma içinde olmak ve zorluklarla mücadele etmek çok önemlidir. Hayallerinizden asla vazgeçmeyin; çünkü hayalleriniz sizin en büyük motivasyon kaynağınızdır. Unutmayın ki bu ülke, bizlerin azmiyle yükselecek, bizlerin iradesiyle değişecek ve daha iyi yarınlara ulaşacaktır. Her başarısızlıkta biraz daha güçlenerek yolumuza devam edelim; birlikte başarabileceğimiz şeyler sınırsızdır!

Hayal kurmaktan ve çalışmaktan asla vazgeçmeyin; çünkü hayaller, gerçeklerin tohumlarını eken güçlü birer motivasyondur. Hayal gücünüzü serbest bırakın ve sınırları zorlayarak yeni ufuklara açılın. Teknolojiyi, bilimi ve yeniliği yakından takip edin; zira bu alanlar, çağımızın dinamiklerini belirleyen en önemli unsurlar arasında yer almaktadır. Türkiye’nin, dünya markaları yaratma potansiyeli her geçen gün daha da belirgin hale geliyor. Bu potansiyeli harekete geçirmek ve uluslararası arenada kendimizi gösterebilmek için birlik içinde hareket etmeliyiz. Hep birlikte el birliğiyle çalışarak, ülkemizin gücünü ortaya koyabiliriz; bu hedefe ulaşmanın yolu ise dayanışma ve işbirliğinden geçiyor. Unutmayın ki büyük başarılar, tek başına değil, kolektif bir çabanın sonucunda doğar!

Ve unutmayın: “Bu topraklarda doğduk, burada başaracağız.”Her şey, bu ülkenin gençlerine ilham vermek ve onların potansiyellerini en üst düzeye çıkarmak için yapılıyor. Gençlerimiz, umut dolu bir geleceği inşa etme yolunda büyük bir güç taşıyorlar; onların sahip olduğu hayaller, tutkular ve dinamik enerjileriyle dolu olan bu topraklar, yeni fikirlerin yeşereceği verimli bahçelere dönüşüyor. Onlara destek olmak, rehberlik etmek ve en önemlisi onlarla birlikte yürümek bizim sorumluluğumuz. Bu sorumluluk yalnızca bireysel değil, toplumsal bir görevdir; çünkü bizler gençlerin hayata tutunmalarına yardımcı oldukça toplumumuzun da daha güçlü temeller üzerinde yükselebileceğini biliyoruz. Birlikte başaracağız! Her adımda yanlarında durarak, onları cesaretlendirip motive ederek daha aydınlık yarınlara ulaşmalarını sağlayacağız. Bizimle yürüyen her genç, geleceğimizin mimarıdır. Gençlerimizin gözlerinde parlayan ışıltıyı görmek için sabırsızlanıyorum; çünkü onların başarısı, hepimizin başarısıdır! Herbir başarı öyküsü, umut ışığımızın ne denli parlak olduğunu gösteriyor ve bize yenilikçi düşüncenin sınırlarını zorlamamız gerektiğini hatırlatıyor. Gelecek onlarla şekillenecek; onları desteklemek ise bizim elimizde!

Anahtar Kelimeler: girişimcilik, motivasyon, startup, göncü, Adana, Kiremithane, Göncü Musa Zeytun, girişimcilik hikayesi, işaret dili, sağır, sosyal girişimcilik, teknoloji ile sosyal sorumluluk, genç girişimci başarı hikayesi, Türk girişimcisi, mekatronik