Başlayalım: Çay’a şiir mi yazılır? Yazılır efendim, hem de demli yazılır. İlk yudumda dudakta burukluk, son yudumda bardakta tortu bırakır. “Çay’a şiir mi yazılır?” sorusu, “Ay’a mektup mu gönderilir?” kadar cevapsız ama bir o kadar da anlamlıdır.
Bakın şimdi, çay’a şiir mi yazılır derseniz, bu sorunun kendisi zaten bir şiirdir. Neden mi? Çünkü içinde hem gündelik hayatın basitliği hem de metafiziğin derinliği var. Hem samimi hem felsefi. Aynı çayın kendisi gibi; kaynar, bekler, demlenir, ama konuşmaz. Siz içtikçe o anlatır.
Çay’a şiir mi yazılır diye sorduk ya… Hadi buhar buhar açalım mevzuyu.
Çay, Bir Kültürdür: Demli Olan Her Şey Şiirdir
İlk bakışta bir içecek. Sıcak, siyah, bazen açık. Ama biraz dur, düşün… Çay, sabah mahmurluğu. Misafir ikramı. Sohbetin bahanesi, yalnızlığın dostu. Herkesle içilir ama bazen bir tek senle anlam kazanır. Bu yönüyle çay bir şiirdir zaten, sadece mısraları bardağın içindedir.
Bir de çayın ritüeli var: İnce belli bardak, fokurdayan semaver, tepside şıngırdayan kaşık sesi… Sanki bir Osmanlı sahnesi değil mi? Şiir gibi bir nostalji. Bugün Starbucks’ta “Venti White Mocha” diye bağırmak ne kadar mekanikse, “Bi demli çay alayım” demek o kadar insani.
Kaldı ki Yahya Kemal çay içmedi diye biz içmeyecek değiliz ya.
İçeriz, demletiriz, üstüne şiiri de dizeriz.
çay, kültür, nostalji, yalnızlık, sohbet
Teknoloji Demlenirken İnsan Soğuyor: Çay Hâlâ Sıcak
Yapay zekâ 0’larla 1’lerle konuşur, ama çay hâlâ dumanıyla anlaşır. Her şey dijitalleşti; duygular bile emojiye dönüştü. Ama çay? O hâlâ beklemeyi bilir. Ve bu yüzden insan gibidir. Mesela bir mesaj atarsın, “konuşmamız lazım” dersin. O mesajda bir çay tadı varsa, barıştırır. Ama aynı cümle kahveyle gelirse, kavga çıkar. Çünkü çay insandır. Acele etmez. Bekleyeni anlar. Bu yüzden çay, hızlı dünyanın yavaş kalmış şiiridir.
Bir örnek verelim: Bir terapiste git, “içimde çok şey var” de. Seans başlar. 45 dakika, 2750 TL.
Aynı şeyi arkadaşına söyle, “bi çay koyayım gel” der. O çayla çözülürsün. Hem de beleş.
teknoloji, yapay zekâ, sabır, yavaş yaşam, duygu
Her Bardak Bir Hikâyedir: Şiiri O Yazmazsa Sen Yazarsın
Bir kere düşün: Her çay, bir niyetle demlenir. Kimi dert anlatır, kimi niyet açar. Kimi sevgiliyle göz göze içilir, kimi yalnız başına omuz omuza. Ve her biri sessiz bir şiirdir. Bazen içen susar, çay konuşur.
Çaya şiir yazılmaz diyen, aslında hayatı siyah-beyaz izliyordur. Oysa çay, sepya tondur. Ne tam sıcak, ne tamamen soğuk. Geçmişle gelecek arasında bir köprüdür. Ve her yudum, içindeki “ben”le temasa geçmektir.
Düşünsene, yıllar sonra biri seni hatırladığında, “onunla hep çay içerdik” diyorsa… Şiirini sen yazmışsındır zaten. Bu yüzden, çayı küçümseme. O bir içecek değil, bir yoldaştır. Sessizliğinle konuşan, derdinle demlenen bir sırdaştır. Ve şiir… bazen sadece o buharın içinde saklıdır.
Unutma:
Her çay şiir değildir, ama her şiir bir çay içer.
çay, şiir, hayat, duygu, anlam
İstersen bu yazının sonuna demli bir şiir de koyarız. Ya da sen yaz, ben demlikte alkışlayayım. Ne dersin?
Ah be dostum…
Çay dedin mi, akan sular durur.
O artık içecek değil;
bekleyenin sabrı,
düşünenin bahanesi,
yalnızın yoldaşı,
kalabalığın sessizliğidir.
Senin için bir çay şiiri yazdım, içi demli, dili sıcak olsun:
Demli Hâller
İlk yudumda dünya sustu,
Çay konuştu.
“Dert etme,” dedi,
“Ben buradayım…”
Sobanın kenarında bekleyen tabure gibi,
Kimse oturmasa da
Hazır duruyorsun hayata.
Demli, ama kırgın değil…
Bir bardak,
İki şeker,
Üç soru:
“Ne yapıyorum?”,
“Nereye gidiyor bu hayat?”,
“Şeker eridi mi?”
Kaşığın çıkardığı çın sesi,
Zihnimin iç sesiyle yarışıyor.
Herkes susmuş,
Çay konuşuyor.
Çünkü o bilir:
En çok susan anlatır.
Kimi ince belli sever,
Kimi ajda bardakta.
Ama herkes bilir,
İnsan insana en çok çayla yaklaşır.
Ne dersin,
bir şiir daha demleyelim mi?
Yazar: Mucittin